8 Kasım 2013

Papyonlu Bebek Badisi ve Kartondan Vazo

        Elimde biriken işleri sizlerle paylaşmak istedim yavaş yavaş. O yüzden yaptıklarımın birbiriyle alakası olmasa da birlikte yayınlıyorum. İlki bir arkadaşımın bebeği için, sade bir badiyi "küçük adam kıyafeti":) haline getirmek için yapılan bir iş. Üstelik çok da kolay. Sadece kumaş parçası yeterli bunun için. Büyük kumaşımızın ortasından küçük kumaşı geçirip fiyonk şeklini almasını sağlıyoruz. Sonra da badiye dikiyoruz, bu kadar basit. Aynı şekilde kumaştan kravat şekli de yapıp uygulanabilir.









        Sonra ki iş ise daha önce şu: Karton Kutudan Vazo'msu konumda da anlattığıma benzer şekilde vazomsu elde etmekti:) Bunun için malzemelerim yine evde var olanlardan ibaretti. İnternetten alışveriş yaptığımda aldığım temizlik sopasını kalın bir rulo ile göndermişlerdi. O kadar sağlamdı ki daha görür görmez bunu yapmayı düşünmüştüm zaten. Önce ruloyu ortadan ikiye kestim. Dış yüzeyini beyaz renge 2 kat boyadım. Boya bittikten sonra rulonun en üstüne bir kurdela ile fiyonk yapıp üzerini taşlarla süsledim. Son olarak kelebekli peçeteden büyüklü küçüklü kelebekleri kesip boyanan ruloya dekupaj yaptım. Dekupajın ne olduğunu bilmeyenler varsa diye söylüyorum; peçetenin desenli olan kısmını kesip peçete tek kat kalacak şekilde ayırıyoruz. Ardından deseni yapıştırmak istediğimiz yüzeye ve peçeteye ahşap tutkalını sürüp yapıştırıyoruz. Çok hafif peçetenin üstünden de tutkalla geçebiliriz. Kuruduktan sonra daha sağlam olması için vernik uygulanabilir. Bu arada gerçek dekupaj ustaları bu anlatımı okuduktan sonra yanlışlık olan yer varsa düzeltirse sevinirim:) Sonuç nasıl olmuş?





7 Kasım 2013

Huzura Yolculuk: Abant



         Epey ara verdim geri dönüşüm,boyama,kesme-yapıştırma işlerine. Bu aralar daha çok bir tavsiye blogu olma yolunda ilerliyorum sanki. Bir dahakine de internet üzerinde güvenilir alışveriş sitelerinden bahsedebilirim. Ama şimdi hafta sonu kaçamağı yapmak istiyoruz acaba nereye gitsek yada düğünüm kışa denk geliyor yurtiçi kış tatili nerede güzel olur diyenler olursa diye bir tavsiyem var: Bolu-Abant

          Kesinlikle çok güzel bir yer. Sakin, sessiz, doğa harikası... Nefes alırken burnunun yandığını hissediyor insan, oksijen yoğunluğundan. Burayı gördükten sonra bunca zaman neden gitmedim diye hayıflandım ve hatta taşın, gürültünün içinde ne işim var diye düşünüp dönmeyip oraya yerleşmeye bile karar vermiştim :)

                                                                             Haydi Abant'a gidiyoruz :)


     Önceden sadece geçerken uğrarız, gezeriz diye düşünmüştük biz Bolu için. Eşim Zonguldaklı ve bayram için gittiğimiz Zonguldaktan sonra Ankara'da işimiz vardı. Yol üzerinde Bolu'ya da uğrayalım gezelim 1 gün kalıp dinlenmiş olarak yola devam edelim demiştik. Ama 2 gün kaldık ve eğer işimiz olmasaydı bu 4-5 gün de olabilirdi. Önce bizi bir sürpriz bekliyordu. Tam Abant dönüşüne gelmiştik ki yol çalışması vardı. Abant yolu 09:00-18:00 saatleri arasında kapalıymış meğer. Alternatif yol için fazladan 70 km gitmek gerekiyormuş. Biz de saat 18:00'e kadar Bolu merkezi gezmeye karar verdik. O sırada aklımıza Karacasu kaplıcaları geldi. Merak edenler için işte linki: Bolu Karacasu Küçük Kaplıca

       Karacasu Bolu merkeze neredeyse 5 dakikalık bir mesafede. Küçük kaplıca ise otel odaları ve dubleks evler bulunan bir yer. Otel kısmında ve dubleks evlerde kalanların ortak kullanabileceği ikişer havuzdan oluşan bay-bayan kaplıca havuzları var. Ayrıca bu havuzlara günübirlik kullanım için dışarıdan gelenlerde girebilir. Bunun için kaplıca giriş ücreti 10 TL. Ayrıca bizim yaptığımız gibi aile banyolarını da kullanabilirsiniz. Biz buraya ilk gittiğimizde önce gecelik dubleks evlerin ücretini sorduk ancak sadece konaklama 160 TL çok geldiği için sadece aile kaplıcasını kullanıp akşam tekrar Abant'a gideriz diye karar verdik. Sadece aile banyosu kullanmak isterseniz ise ücreti saatlik 40 TL. Diğer ortak kullanım havuzları tüm gün 10 TL ve onlarla kıyaslayınca ücret çok gelebilir ama zaten 1 saatten fazla kaplıcada kalabilen olacağını da sanmıyorum. Bu aile banyoları bahsedilen dubleks evlerin içindeki banyolar. Tüm odalar kilitli oluyor ve boş olan bir dubleks evin banyosunu bu şekilde saatlik kiralıyorlarmış. Bence eşinizle/çocuğunuzla ayrı olmak ve kalabalıkta kaplıca kullanmak istemezseniz gayet güzel.

                                                               Dublekslerin dışarıdan görüntüsü ve aile banyoları....

                                                             

                                                                             















          Karacasu sonrası Bolu merkezi turladık şöyle bir. Genel olarak küçük ama sevimli bir şehir. Kaplıca ve Bolu turu sonrası Abant'a geri döndük. Yol yapım çalışması saatleri dolmuştu ne de olsa. Bu arada gitmek isteyen olursa yol çalışmaları çoktan bitmiş, şuan böyle bir şeyle karşılaşmazsınız.

         Abant'a geldiğimizde nerede kalacağımız belli değildi ama internette önceden yaptığım bir araştırmayla az çok kafamda bir yerler vardı. Biz kalacak yer konusunda esnaflardan bilgi-tavsiye almak istedik. Yerli esnafın tavsiyesi ile benim internette resimlerini görüp beğendiğim yer örtüşünce direkt olarak oraya gittik: Abant Yayla Pansiyon

         Bu pansiyonun sahibi, çalışanları o kadar iyi insanlar ki. Aslında genel olarak Bolu insanı öyle sanırım, herkes çok doğal, çok samimi... Pansiyon, tam bir aile pansiyonu. Abi-kardeş, onların eşleri ve anneleri işletiyorlar. Asıl önemli kısım ise pansiyonun tertemiz oluşu. O kadar ki ayakkabıyla içeriye girmek yasak. Ha pansiyon deyince hayalinizde bakımsız, küçük vs bir yer de canlanmasın. Odalarının otel odalarından hiçbir farkı yoktu.


Pansiyonun dıştan görünüşü.

       Bulunduğu yer... Arkası dağ, karşısı dağ ve gözünün alabildiği yer ağaçlar ile dolu. Sabah kuş sesleriyle uyanıp, bol oksijeni ciğerlerinize çektiğinizi hayal edin.


Ayakkabı ile girmek yasaktır:)
























 

                                                               Pansiyonun içinden fotoğraflar ve odalar:




           Bu kadar anlatmamdan ve fotoğraflardan sonra fiyatını merak edenler vardır eminim. Oda ve kahvaltı fiyatı 80 TL ile 100 TL şeklinde hafta içi-hafta sonu olmasına göre değişiyor. Tabii bayram, sömestr tatili gibi zamanlarda farklılık gösteriyordur mutlaka. Ayrıca akşam yemeği de bulunuyor. Zaten teyzeler sizi aç bırakmazlar orada hiç merak etmeyin. Sanki müşteri değil, onlara misafirliğe giden biriymişsiniz gibi davrandıkları için, "Severseniz şundan da getireyim", "Bu yetmez az daha vereyim"... gibi diyaloglar çokça geçecektir aranızda:)

            Gelelim orayı gezilecek görülecek yerlerden yapan asıl sebebe: Abant gölüne... Abant gölü tabiat parkı olarak geçiyor aslında. Göl ve çevresi Milli Parklar idaresinde. Giriş ücretli. Otomobil: 10 TL, eğer aracınızla girmek istemezseniz yada zaten araçla gitmediyseniz kişi başı: 3 TL. Göl çevresi 7 km imiş. Biz araçla girmek istemedik ve göl çevresini yürüyerek tamamlamak istedik. Daha girer girmez gözünüzün gönlünüzün açıldığı, her tarafı ağaçlarla kaplı, kuş seslerinden başka sesin olmadığı bir yeri araba içerisinde gezemezdik.

         
               Daha parktan içeri girip gölün çevresine gelir gelmez huzur doluyor insan. Orada oturup saatlerce sessizliği dinleyebilirsiniz. Çevrenizdeki ağaçlara, hayvanlara, gökyüzüne, göle bakıp tefekkür edebilirsiniz. Kesinlikle sinirleri alınmış gibi oluyor insan. Ben ki normalde sinirli bir insanımdır, oradaki 2 gün boyunca kendime şaşırdım hiçbirşeye sinirlenmeyen, olumlu, şeker gibi biri oldum çıktım:) Tabii ki dönüş yolunda büyükşehir trafiğine girene kadar...
         
                 Parkın girişinde faytonlar var, gölü fayton ile de turlayabilirsiniz. Ya da ata binmek isterseniz ama daha önce hiç binmediyseniz atların bakıcıları yanınızdayken at ile de gezebilirsiniz. İsterseniz biraz yürüdükten sonra bisiklet de kiralayabilirsiniz. Ayrıca gölün çevresinde çeşitli noktalarda piknik alanları bulunuyor. Tabii cafe/restaurantlar da var. Bir de yine tabiat parkı içerisinden geçerek gidilebilecek göl manzaralı oteller... Ancak gitmeden önce yaptığım kısa bir araştırmada buraların fiyatlarının çok fazla olduğunu görmüştüm. Bizde göl değil dağ manzarasıyla yetindik bu yüzden. Neyse ki kahvaltıdan hemen sonra gelip akşama kadar vakit geçirdiğimizden sonrasında göl manzarasını görmemenin eksikliğini hissetmedik.

       

             Biz eşimle arabayı bırakıp gölün çevresini yürüyerek tamamlamak istedik demiştim hatırlarsanız. Ama ne mümkün... Her yerde "buranın manzarası çok güzelmiş biraz oturup seyredelim", "şurası ne güzel fotoğraf çekinelim" diye diye ilerleyemiyorduk. Ki fotoğraftan da gördüğünüz gibi az buz yol da değilmiş hani. Bunu yolun tam ortasına geldiğimizde farkettik. Biz fotoğrafla, manzarayı izlemekle, kuş seslerini dinlemekle oyalanırken güneşte çekilmeye başlamış yavaş yavaş. Devam edelim dedik olmadı hem yorulmaya başlamıştık hem de dağların güneşin önüne geçtiği kısma doğru yol aldığımızdan üşümeye başladık. Dönelim desek 3,5-4 km yol vardı gerimizde. Biz de çareyi otostop da bulduk:) Bir daha gidersem gittiğimin tam aksi yönünde çevreleyecek şekilde yürüyeceğim ki güneşi kaçırmayalım.

           Şimdilik benden bu kadar. Sizin de Bolu'ya yolunuz düşerse, fırsat bulursanız bu fırsatı kaçırmayın ve daha fazlasını gezin, görün, yaşayın...

25 Eylül 2013

Euroflora Keşfine Ne Dersiniz? :)


     Herkese merhaba... Bugün keşif-gezi günü. Şimdi pek çoğunuz "Euroflora neresi?" diyeceksiniz belki de. Fotoğraflarla anlatıma geçmeden söyleyeyim; Euroflora Kağıthane'de 3 katlı içinde yok yok olan bir dekorasyon mağazası. Bence İkea'nın pabucunu dama atmaya yetecek kadar güzel. Ben de sırfff sizler için gezdim bu güzelim yeri, kendim için değil yanlış anlaşılmasın:) Hadi fotoğraflarla birlikte gezmeye başlayalım:

  Burası Euroflora'nın girişinde hemen karşınıza çıkan manzara. Burayı görmek bile daha neler var acaba diye heyecanlandırmaya yetiyor. Bölüm bölüm Eurofloradaki ürünlere bakmaya devam edelim.

   Benim girer girmez ilk dikkatimi çeken ve fiyatları gayet uygun olan tablo-sticker ayna bölümü:

Renk renk, desen desen, çeşitli şekillerde metal yada karton kutular. Fotoğraftakiler yarısı bile değil.

     
                               

                                                                      Bu resimdeki nedir bilin bakalım?

Ne tatlı değil mi telefon şeklindeki mumlar? Daha ne mumlar var insan kendini kaybediyor, bakın:






Tabii ki ferforjeler... 2 ürün aldım buradan ve gelip geçip onları seyrediyorum:) Neler mi aldım? En sonda...

                                             




Burada çok güzel parti süsleri, doğumgünü yada şimdinin babyshowerlarında (bunun yerine bebek mevlidi vs olsa da iki dua etseniz ama!) kullanılabilecek malzemeler de var. Sadece bir kısmı:


     








Gelin çiçekleri bile düşünülmüş:



Dekorasyon adına sadece bunlar mı var? Daha fotoğraflayamadığım neler neler...
                                            Gerçek yada yapma çiçekler. Çok güzel saksılar, vazolar...


                                                                                    Mutfak eşyaları....



                                                                   
                                                                                    Sevimli biblolar....


                                                                               Çok orjinal aksesuarlar...



Tatlı mı tatlı lambaderler...


Devasa çiçekler...


Bir de yiyecek bölümü vardı ki, insanın gerçekten yiyesi geliyor oradaki herşeyi
   
   
  


Biliyor musunuz burada Azrail bile satın alabiliyorsunuz:)


                    Eğer çok iyi anlaştıysanız ve ayrılmak istemezseniz bir iskeleti de satın alabilirsiniz pek tabii :))

                                           Ya da bir şapka ile "Denizlerin Efendisi" bile olabilirsiniz :)
                          Ama yok ben doğuştan melek gibi biriyim derseniz o zaman tavsiyem şu yönde:
           Bu kanatlar dış çekim düğün fotoğraflarında da kullanılabilir aslında. Ne güzel olur değil mi bembeyaz gelinliğin arasından çıkan melek kanatları?

Nihayet gelebildik benim neler aldığıma. Ben başta kendimi kaybedip ne gördüysem almak istedim ama sonra sakinleşince sadece gerçekten beğendiklerimi aldım.

                                                    Fiyatları ile birlikte bakalım neler almışım?


Cupcake kumbaralar. 
Mutfakta dekor amaçlı aldım ama içine poşet çay gibi birşeylerde koyabilirim, ne de olsa altında kapağı var.
Fiyatı ise tanesi 4,5 TL.

Anahtar şeklinde askılık.
Ben bunu evin kapısının yanına astım ve anahtarlarımızı asıyoruz. 
Fiyatı 15TL.

Ferforje kuş kafesi. Bunu alırken aslında antreyi düşünerek almıştım ama antrede o kadar çok dekoratif eşya oldu ki yakıştıramadım. Ben de salonda ünitemin yanına, köşeye astım. 
Fiyatı 17 TL.





Seramik kuşlu çan. Çan deyince hani şu "yemek hazııııır" şeklinde çalınan çanları düşünün. Önceden ayarlıymış gibi mutfağımdaki raflardan birinde hemen yerini aldı. 
Fiyatı ise 7 TL.

Rafın üzerindeki diğer eşyalar ise;
Tepsi: İKEA 20 TL ama bir indirimde 13TLye aldım.
            Minik Bisiklet: Nikah şekeri. Ben oje ile kırmızıya boyadım :)
       Fener: İKEA 10TL ama fırsat köşesinden 4 TLye aldım  
İKEA da Fırsat köşesi küçük defoları olan yada teşhir ürünlerinin bulunduğu bir yer. Bu fenerin sorunu ise taşıma demirinin olmaması. Benim gibi bir yere asmayacak olanlar için sorun değil.

Ha raflar ne kadar diye soracak olursanız, onlar bedava. Yatak odasında ki kıyafet dolabımızın raflarından biriydi. Fazla gelince ortadan ikiye kestirip 2 ayrı raf elde ettik.


Love yazılı ayna. 
Yatak odasını düşünerek aldım. Ancak aldıktan sonra bir gün taşınırsak burada bırakmak istemem diye düşünerek asmaya kıyamadım:) Kendi evim olunca asarım diye bekleteceğim. Yine de dayanamadım duvarda nasıl durduğuna bakmak için koli bantlarıyla duvara yapıştırdım. Baktım gayet güzel duruyor ve ayna hafif olduğu için bant ile sorun olmuyor, öyle kullanmaya karar verdim. Taaa ki bantlar gevşeyip ayna yere düşene kadar. Evet daha alır almaz kırdım aynayı. Love yazısında ki "O" harfinin kenarı kırıldı. Üzüldüm tabii ama demokraside çareler tükenmez:) Hemen bir davetiye kartından kalpler kesip şekildeki gibi yapıştırdım. Güzel oldu sanki? 

Aynanın fiyatı 6 TL.


Sevimli mi sevimli baykuş tablo.
Mağazadan girer girmez ilk aldığım üründü. Bayıldım baykuşların tatlılığına. 
Mutfak yada antreye asarım diye düşünerek aldım. Şöyle bir düşününce şimdilik bir çocuk odasına ihtiyacımız yok ama:) ilerde çocuğum olursa onun odasına daha çok yakışacağına eminim. Yalnız bir ayrıntı şimdi dikkatimi çekti; yavru baykuş da erkek, bu bir işaret mi?:)

Baykuşlu tablonun fiyatı 7 TL.




                                                                            Kuğu biblolar.

          Hayır hayır kandırdım biblo değil yumurtalıklar:) Bunlarla kahvaltı sofraları daha da şıklaşır. Üstelik kırılma ihtimali de yok, cam gibi görünüyor ama aslında sert plastikten yapılmış.

                                                              Kuğu yumurtalıklar tanesi 1,5 TL.










           Son olarak örme nihale; 1,25 TL ve strafor büyük kalp: 2 TL aldım ve alışverişimi tamamladım.


           Aslında daha pek çok şeyde gözüm kaldı ama artık bir daha ki gidişimize... Epey uzun bir post oldu ama sizler de gezmiş kadar oldunuz böylece. Bir dahaki yazı da görüşmek üzere...